Trafik kazalarının haksız fiil doğurması neticesinde, olaydan zarar görenlere tazminat isteme hakkı doğar. En az bir motorlu taşıtın içinde bulunduğu bir kazada gerek bedensel gerek malvarlığına yönelik zararların ortaya çıkması halinde, söz konusu zararların giderilmesi noktasında kazada sorumlu bulunanlara karşı zarar görenler tarafından tazminat davası açılabilmektedir.
TRAFİK KAZASI DAVALARINDA TAZMİNAT KAPSAMI
Trafik kazası sonucunda ölüm gerçekleşmişse, cenaze giderleri, tedavi giderleri, destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat talep edilebilir. Destekten yoksun kalma tazminatı, kaza neticesinde ölen kişinin yaşadığı dönemde destek sağladığı kişilerin yaşamlarını sürdürebilmesi, sosyal ve ekonomik olarak yaşayacakları sıkıntıların önüne geçilmesi amaçlarıyla var olan bir kurumdur. Kaza neticesinde gerçekleşen ölüm dolayısıyla destekten yoksun kalanlar, olası destek süresince ölen kişiden elde edecekleri menfaati, tazminat yolu ile talep edebilirler. Kaza dolayısıyla ölüm gerçekleştiyse, ölen kişinin yakınları tazminat sorumlularından manevi tazminat talebinde de bulunabilirler. Unutulmamalıdır ki, manevi tazminat bir zenginleşme aracı olmayıp, ölüm neticesinde duyulan elem, acı, üzüntünün bir nebze olsun giderilebilmesi noktasında rol oynar.
Trafik kazası sonucunda ölüm gerçekleşmemiş ancak yaralanma mevcutsa, bu halde yaralanan kişi sorumlulara karşı tazminat davası açabilir. Yaralanma gerçekleştiği hallerde yalnızca yaralanan kişi maddi tazminat talebinde bulunabilir, yaralananın yakınları bu halde maddi tazminat davası açamaz. Yaralanan kişinin yakınları, ancak kaza sonucunda ağır bedensel yaralanma söz konusu olursa sorumlulara karşı manevi tazminat talebinde bulunabilir.
Kaza sonucunda yaralanmanın gerçekleştiği hallerde, yaralanan kişi, sorumlulardan, manevi tazminat, tedavi giderleri, kazanç kaybı, işgücü kaybı dolayısıyla tazminat taleplerinde bulunabilir.
TRAFİK KAZALARINDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT DAVASINI KİMLER AÇABİLİR?
Ölümlü trafik kazalarında, tazminat davasını ölen kişinin yaşadığı dönemde destek sağladığı herkes açabilir. Bu kişiler maddi tazminat davası ile birlikte manevi tazminat talebinde de bulunabilirler. Ölen kişinin, eşi, çocuğu, anne-babasına, yaşadığı dönemde destek sağladığı hukukumuzda karine olarak kabul edilmiş olup bu kişilerin açtıkları tazminat davasında ölenden destek aldıklarını ispatlamalarına gerek yoktur. Ancak bu noktada davalı, bu kişilerin ölen kişiden yaşadığı dönemde destek almadıklarını iddia ediyorsa bu iddiasını kanıtlayarak tazminat ödeme yükümlülüğünden kurtulabilir. Ölen kişinin eşi, çocuğu, anne-babası dışında kalan ancak yaşadığı dönemde ölen kişiden destek alan kişiler ise açtıkları tazminat davasında ölen kişiden destek aldıklarını ispatla yükümlüdür.
Eğer trafik kazası sonucunda ölüm meydana gelmemiş ancak yaralanma gerçekleşmişse, bu halde yaralanan kişinin kendisi maddi-manevi tazminat davası açabilir. Haksı fiil neticesinde yaralanan kişi, varsa maluliyet nedeniyle uğradığı işgücü kaybı noktasında maddi tazminat davası açabilir. Bununla birlikte kaza dolayısıyla kendisinde meydana gelen elem, keder ve acılar nedeniyle manevi tazminat talebinde bulunmasında da bir engel yoktur.
Kaza sonucunda ağır bedensel yaralanma söz konusu ise, yaralananın yakınları yalnızca manevi tazminat davası açabilirler. Ağır bedensel yaralanma olarak değerlendirilecek hallere uzuv kaybı, hayat fonksiyonlarını kendi başına yerine getirememe örnek verilebilir.
TRAFİK KAZASINDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT DAVASI KİMLERE KARŞI AÇILABİLİR?
Trafik kazaları dolayısıyla açılacak tazminat davalarında fiili işleyen kişinin haricinde de tazminattan sorumlu olacak birtakım kişiler vardır. Bunlar araç sürücüsü, araç sahibi, araç işleteni ve sigorta şirketidir. Kaza dolayısıyla bahsi geçen kişi ve kurumlara maddi-manevi tazminat davası açılabilir.
Borçlar Kanunu’na göre, kazanın gerçekleşmesinde kusurlu olan araç sürücüsüne karşı tazminat davası açılabilmektedir. Dava açılabilecek bir diğer kişi de araç sahibidir. Karayolları ve Trafik Kanunu’na göre araç sahibi, aracın işleteni olarak kabul edildiğinden gerçekleşen kaza dolayısıyla araç sahibinin de sorumluluğu doğar. Yine Karayolları ve Trafik Kanunu’na göre aracın işleteni, oluşan her türlü zarardan sorumlu olacağından gerçekleşen trafik kazası nedeniyle araç işletene de maddi ve manevi tazminat davası açılabilecektir.
Trafik tescil kaydında aracın sahibi olan, aynı zamanda aracın işletenidir. Ancak araç sahibi, aracın üzerinde fiili hakimiyeti bulunmadığını, araçtan sağlanan ekonomik faydanın başkasına ait olduğunu, kısaca işleten sıfatına haiz olmadığını kanıtlayarak tazminat sorumluluğundan kurtulabilir.
Son olarak, yine Karayolları ve Trafik Kanunu’na göre, trafik kazasına konu aracın trafik ve kasko sigortalarını yapan sigorta şirketi de zararlardan sorumlu olur. Sigorta şirketinin sorumluluğu, işletene düşen hukuki sorumluluğun sigorta limitlerine kadar temininden ibarettir.
TRAFİK KAZASI DAVALARINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
Trafik kazaları nedeniyle açılacak tazminat davalarında, dava sigorta şirketine açılıyorsa, sigorta şirketinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabilir. Yine davalılardan herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesinde de tazminat davası açılabilir. Kazanın meydana geldiği yer mahkemesinde de trafik kazası dolayısıyla tazminat davası açılabilir. Son olarak trafik kazası nedeniyle açılacak tazminat davası, zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir.
Trafik kazaları nedeniyle açılacak tazminat davasında görevli mahkeme kural olarak Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Ancak dava, sigorta şirketine açılıyorsa bu halde davaya bakmakla görevli mahkemeler Asliye Ticaret Mahkemeleridir. Tazminat davası aracın sahibi/sürücüsü/işleteni ile birlikte sigorta şirketine açılıyorsa dava yine Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülür.
TRAFİK KAZALARINDA MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ZAMANAŞIMI SÜRESİ
Zamanaşımı süresi kazanın meydana geldiği tarihten itibaren başlar. Trafik kazası nedeniyle açılacak tazminat davasında zamanaşımı süresi haksız fiil zamanaşımına tabiidir. Yani trafik kazaları nedeniyle açılacak olan tazminat davalarında zamanaşımı süresi, zarar görenin, zararı ve faili öğrenmesinden itibaren 2 yıl ve her halükarda 10 yıldır.