Şirketler Topluluğu

1.Şirketler Topluluğu Nedir?

Şirketler topluluğu kısaca, tüzel kişiliği olmayan ve şirketler hukukuna tabi özel bir kişi birliğidir.[1] TTK m. 195/IV’te ise şirketler topluluğuna ilişkin

“Hakim şirkete doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunan şirketler, onunla birlikte şirketler topluluğunu oluşturur.”  

Şeklinde tanımlama yapılmıştır. Türk hukukunda şirketler topluluğundan bahsedebilmek  noktasında farklı görüşler mevcuttur. Bahtiyar’a[2] göre, şirketler topluluğunun oluşumu için hakim şirket ile ona bağlı bulunan bir şirketin olması yeterlidir. Buna karşılık Tekinalp, şirketler topluluğunun oluşumu için en az 3 şirkete ihtiyaç olduğunu belirtmektedir. Nitekim Ticaret sicil Yönetmeliği’nde[3] de, hakim şirkete bağlı en az iki ticaret ortaklığının gerektiği açıklanmaktadır.

Topluluğun varlığının iki önemli unsuru bulunmaktadır. İlki bağımsız olarak birden fazla şirketin varlığı, ikincisi de bu şirketlerin bir topluluk oluşturmak için ekonomik ve yönetim açısından bir araya gelmeleridir.

2.Hakim Şirket ve Bağlı Şirket

Şirketler topluluğunun hakim şirket ve bu hakim şirkete bağlı bulunan şirketlerden oluştuğunu yukarıda belirtmiştik. TTK’nın 195. Maddesi, şirketler topluluğunun ticaret şirketlerinden oluşacağını öngörür. Ticaret şirketleri de, kolektif, komandit, anonim, limited ve kooperatiflerdir. Şunu söylemek gerekir ki, TTK m.195’in gerekçesinde şirketler topluluğunun sermaye şirketlerinden oluşması öngörüldüğünden kolektif ve komandit şirketler, topluluk şirketi olarak görülemeyecektir. Ancak hakim şirket, herhangi bir özel ya da kamu tüzel kişisi, gerçek kişi ya da ticari işletme olabilir. TTK’nın 195/V hükmünde, hakim teşebbüsün tacir sayılacağı da düzenlenmiş ve hakim şirketin ticaret şirketi olmak zorunluluğu bulunmadığı da belirtilmiştir.

TTK m. 195/V, hakim şirketin, merkezi ya da yerleşim yeri yurt içi veya yurtdışında olan, sermaye şirketi olmayan herhangi bir özel veya kamu tüzel kişisi, gerçek veyahut ticari işletme, bir teşebbüs olabileceğini düzenlemiştir. Ancak TTK m. 16/II’nin,

 “Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar”  

hükmü ile sayılanlar hakim teşebbüs olsalar dahi tacir sayılamayacaklardır.[4] Tüm bu hususlar hakim şirketin, sermaye şirketi, işletme, teşebbüs ya da gerçek kişi olabileceğini yansıtmaktadır.

Bağlılıktan söz edebilmek için, bir şirketin diğer bir şirkete doğrudan veya dolaylı olarak kontrol edici bir etki uygulaması gerekmektedir. Hakimiyetin temelini de “bağlılık” oluşturur. Buradan yola çıkarak, bağlı şirketi, üzerinde sözleşmesel veya fiili olarak hakimiyet kurulan şirket olarak tanımlayabiliriz.

Şirketler topluluğu oluşturabilmek için gereken bağlı şirket sayısı TTK’da belirtilmemiştir ancak bununla ilgili olarak TSY m.105’e bakılabilir. Hükme göre, şirketler topluluğundan söz edebilmek için, hakim şirketin yanında en az iki bağlı şirket bulunmalıdır.[1]

3.Tam Hakimiyet ve Kısmi Hakimiyet

Tam hakimiyetten bahsedebilmek için, bir sermaye şirketinin pay veya oy haklarının tamamına sahip olunması gerekir. İlgili düzenleme TTK’nın 203. maddesinde

“Bir ticaret şirketin bir sermaye şirketinin paylarının ve oy haklarının doğrudan veya dolaylı olarak yüzde yüzüne sahipse, hakim şirketin yönetim kurulu, topluluğun belirlenmiş ve somut politikalarının gereği olmak şartıyla, kaybına sebep verebilecek sonuçlar doğurabilecek nitelik taşısalar bile, bağlı şirketin yönlendirilmesine ve yönetimine ilişkin talimat verebilir. Bağlı şirketin organları talimata uymak zorundadır.”

Şekilde açıklanmış olup “pay ve oy haklarının tamamına sahip olma” emredici mahiyettedir.

Tam hakimiyet ile hakimiyet kurulan bağlı şirket yönetim organı, hakim şirketin vermiş olduğu talimatlara uymak zorunda olur. Zira tam hakimiyetin söz konusu olduğu bir toplulukta bağlı şirket, topluluk çıkarlarını kendi çıkarlarından üstün tutmaktadır. Bu tür bir zorunluluk, şirketlerin hukuki açıdan bağımsız olması ilkesi ile çelişiyor gibi görünse de, şirketler topluluğu noktasında önem arz eden asıl husus “topluluk menfaati” olduğundan kanun koyucu tarafından bağımsızlık ilkesine istisna getirilmiştir.[2] TTK m. 208 ile ,

Hakim şirket, doğrudan veya dolaylı olarak bir sermaye şirketinin paylarının ve oy haklarının en az yüzde doksanına sahipse, azlık şirketin çalışmasını engelliyor, dürüstlük kuralına aykırı davranıyor, fark edilir sıkıntı yaratıyor veya pervasızca hareket ediyorsa, hakim şirket azlığın paylarını varsa borsa değeri, yoksa 202’nci maddenin ikinci fıkrasında öngörülen şekilde belirlenen değer ile satın alabilir”

denmek suretiyle çıkarma hakkı düzenlenmiş, böylece tam hakimiyet kurma şansı sağlanmıştır. Ancak çıkarma hakkının kullanılabilmesi için tam hakimiyet kurmak isteyen şirketin, hükümde belirtilen davranışlardan birinin varlığını ispatlamalı ve bu tespite ilişkin mahkemeden karar almalıdır.[3]

Tam hakimiyet durumunda hakim şirketin yönetim kurulu, topluluğun belirli ve somut politikaları ile ilgili olmak koşuluyla, bağlı şirketin kaybına neden olabilecek dahi olsa, bağlı şirketin yönetimine ilişkin talimatlar verebilecektir Nitekim TTK m.203’ün uygulama alanının günlük gereksinimler için değil, toplulukça belirlenen somut politikalar olduğu da gerekçede belirtilmektedir. Ancak istisnai olarak hakim şirket,  bağlı şirketin ödeme gücünü açıkça aşan, varlığını tehlikeye düşüren veya önemli varlıklarını kaybetmesine neden olabilecek nitelikte talimatlar TTK m. 204/I gereğince veremeyecektir.[4]

Kısmi hakimiyette ise, pay veya oy haklarının bir kısmına hakim olunması söz konusudur. Bu hakimiyet türü, tam hakimiyet dışında kalan halleri kapsar. Kısa bir anlatımla, bir şirketin diğer bir şirketin pay veya oy haklarının yüzde yüzüne sahip olmadığı hallerde kısmi hakimiyetten bahsedilebileceği söylenebilir.

[1] Akın İrfan, Şirketler Topluluğu Sorumluluk Hukuku, 1.bası, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2014, s.31

[2] Bahtiyar Mehmet, Ortaklıklar Hukuku, 14.bası, Beta Yayıncılık, İstanbul 2020, s.78

[3] Ticaret Sicil Yönetmeliği’nin 105.maddesine göre, “bir şirketler topluluğu bir ticaret şirketiyle buna doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunan en az iki ticaret ortaklığından meydana gelir.”

[4] Giray, Rabia Eda, “Ticaret Şirketlerinin Genel Hükümleri ve Şirketler Topluluğu”. Ed. Sami Karahan. Şirketler Hukuku. Konya: 2. Bası, Mimoza Yayınları, 2013, s. 131

[5] Tekinalp Ünal, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, 3.bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2013 s. 542

[6] Eminoğlu Cafer, Türk Ticaret Kanununda Kurumsal Yönetim (Corporate Governance), 1.bası, Onikilevha Yayıncılık, İstanbul,  2014, s.206

[7]Ünlü Ufuk, “Şirketler Topluluğunda Hakimiyet ve Sorumluluk İlişkisi”, Terazi Hukuk Dergisi, 2016, Sy: 122, s.206